Anayasa Mahkemesi’nin 20.06.2023 Tarihli RG’de Yayınlanan Ford Otomotiv A.Ş. Başvurusu Kararı kapsamında AYM, Rekabet Kurumu tarafından hakim kararı olmaksızın yapılan yerinde incelemelerin konut dokunulmazlığı hakkının ihlali niteliğinde olduğuna hükmetti. Karar bu boyutuyla son günlerde çokça tartışıldı.
Ancak bu kararın icra hukuku bakımından da çok önemli sonuçları bulunuyor. Büromuz kurucu ortaklarından Av. Doç Dr. Ersin ERDOĞAN‘ın, bu kararı icra hukuku boyutuyla değerlendirdiği bilgi notunu aşağıda dikkatinize sunuyoruz:
Anayasa Mahkemesi, Ford Otomotiv Sanayi AŞ Başvurusu (Başvuru No: 2019/40991, RG: 20.06.2023, S. 32227) kararında, Rekabet Kurumu yönünden bir ihlal kararı verirken, Türk hukukunun sair alanlarını da ilgilendirecek şekilde, “konut” kavramını da tanımlamıştır.
Kararda Yüksek Mahkeme,
“54. Konut kavramı genellikle özel yaşamın ve aile yaşamının geliştiği maddi olarak belirlenmiş yer olarak tanımlanmaktadır. Öte yandan konut kavramı işyerlerini de kapsamakta; bu bağlamda bir
kişinin mesleğini sürdürdüğü bürosu, özel bir kişinin işlettiği şirketin faaliyetlerinin yürütüldüğü kayıtlı merkezi, tüzel kişilerin kayıtlı merkezleri, şubeleri ve diğer işyerleri de bu kapsamda değerlendirilebilmektedir”
ifadesi ile konut kavramının aile yaşamının devam ettiği meskenden daha geniş, ticari faaliyetin devam ettiği işyeri merkezi, şubesi ve sair işyerlerini de kapsadığını ifade etmiştir.
Nitekim bu uygulama, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile de uyumlu görünmektedir. AİHM de ilk olarak Niemietz v. Almanya kararında, benzer şekilde bir kişinin mesleğini sürdürdüğü bürosunun, özel bir kişinin işlettiği şirketin faaliyetlerinin yürütüldüğü kayıtlı merkezin, tüzel kişilerin kayıtlı merkezlerinin, şubelerinin ve diğer iş yerlerinin de konut dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden istifade ettiğine karar vermiştir (Bkz. Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 30)
Bununla beraber Yüksek Mahkeme, “Bununla birlikte işyerlerinin mahrem bir unsur içermeyen, herkese
açık, aleni alanları konut kavramı kapsamında görülmeyebilir.” ifadesiyle kavramı bir miktar daraltmak yoluna da gitmiş; teşebbüslerin yönetim işlerinin yürütüldüğü kısımlar ile çalışma odaları gibi herkesin serbestçe giremediği alanların konut sayılacağı hususunda tereddüt bulunmadığını belirtmiştir. Yüksek Mahkemenin “konut” kavramına ilişkin geniş tanımı dikkate alındığında, işyerlerinde gerçekleştirilecek hacizler açısından da, işyerinin aleni olan, (örneğin müşterilere açık) kısmı için mevcut uygulamada olduğu gibi icra memuru haciz işlemi gerçekleştirebilecekken, yönetim odası, çalışma odası gibi müşterilerin doğrudan giremediği, aleni olmayan kısımlar açısından, icra mahkemesi kararı ile ancak haciz yapılması düşünülebilecektir. Keza bu durum, İİK m. 96 vd uyarınca üçüncü kişiye ait işyerlerinde gerçekleştirilen, istihkak iddiası ve davasına konu olan, ve uygulamada “evrak araştırma” adı altında yapılan araştırmaları da etkileyecektir. Söz konusu alanlarda da haciz yapılması için evvela
icra mahkemesi kararının aranması gerekecektir.
Bunun yanında, söz konusu kararın, Anayasa Mahkemesi karar uyarınca “konut” olarak nitelendirilen işyerlerinde gerçekleştirilecek “ilamlı icra” takipleri açısından da önem taşıdığı belirtilmelidir. Dolayısıyla yalnızca İİK m. 79/a kapsamında değil, Anayasa’nın konut dokunulmazlığına ilişkin amir hükmü ve Yüksek Mahkeme’nin buna ilişkin son yorumu uyarınca, konut olarak değerlendirilen işyerlerine icra dairesi vasıtası ile girilmesi gereken her halde,
benzer bir yorumun yapılması düşünülebilecektir.