Vadesi gelmiş borçlarını ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi bulunan borçlunun, kanunda öngörülen şartlarla, mahkeme denetim ve gözetiminde, alacaklıları ile anlaşmak suretiyle borçlarını tasfiye etmesine imkân tanıyan konkordato kurumu, 7101 sayılı Kanunla önemli değişikliklere uğramıştır. İİK m. 302 çerçevesinde konkordato projesinin kabulü için aranan nisapta, üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinle alacağı güvence altına alınmış alacaklının dikkate alınıp alınamayacağı meselesi de mevcut değişikliklerden sonra Türk öğreti ve uygulaması açısından tartışmalı hale gelmiştir.
Uygulamada mevcut tartışmanın etkisinin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 23. Hukuk Dairesi, 10.09.2020 tarihli, 2020/1123 Esas ve 2020/1114 Karar sayılı kararı ile önceki görüşünden dönmüş ve rehin kim tarafından tesis edilirse edilsin rehinli alacaklıların İİK m.308/h kapsamında değerlendirileceği ve İİK m. 302/4 uyarınca konkordato projesinin akıbetinin projeden etkilenecek alacaklılara bırakılması gerektiği gerekçeleriyle rehinli malın üçüncü kişi tarafından verilmiş olması halinde adi alacak olarak nisâba dahil edilmeyeceği yönünde karar vermiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi, 05.11.2020 tarihli, 2020/1403 Esas ve 2020/1401 Karar sayılı kararı ile de bu görüşünü devam ettirmiştir.
Buna karşılık Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 10.09.2020 tarihli, 2020/1123 Esas ve 2020/1114 Karar sayılı kararı hakkında temyizen yaptığı inceleme neticesinde bozma kararı vermiş ve üçüncü kişi rehniyle temin edilen alacaklının alacağının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi gerektiği yönündeki içtihadını (7101 sayılı Kanun öncesindeki) devam ettirmiştir. Yargıtay söz konusu kararında konuyu şu şekilde ele almıştır:
“Konkordato projesine dahil olan ve … AŞ ve …’ye ait taşınmazlar üzerinde konkordato talep eden şirket lehine ipotek tesis edilmis, Bölge Adliye Mahkemesi bu alacakların adi alacak olarak konkordato nisabına dahil edilmesinde hukuki yarar bulunmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde IIK 295. maddesi lafzında “rehinle temin edilmiş alacak” kavramının 3. kişi tarafından borçlu lehine verilmiş rehinleri de kapsadığı, rehinli alacaklar hakkında ancak tasdik kararından sonra satış gerçekleştirilebileceği (IIK 308/2) bu nedenle tasdik kararı verilinceye kadar rücu hakkı dogması ihtimali bulunmayan alacaklının konkordato nisabında nazara alınmasında 3. kişi açısından hukuki yarar bulunmadığı ana hatlarıyla kabul edilmiştir.
İİK 295. maddesi “Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satısı gerçekleştirilemez” şeklindedir.
17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gürdogan, Postacıoglu, Üstündag, Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak göz önünde bulundurulmasına karar vermiştir.
Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra biçimidir.
Bu amacın gerçekleştirilmesi yani konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması gerekir. İİK’nın 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir. Rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez.
IIK 45. maddesi uyarınca alacaklı önce rehne müracaat etmelidir. Maddede rehnin 3. kişi tarafından verilmiş olması durumu ayrık tutulmamıştır. Bu nedenle alacaklının 3. Kişi tarafından verilen rehne öncelikle müracaat etmesi, konkordato talep eden borçlunun malını koruma altında tutacak olup bu husus konkordato kurumunun amacına uygun olacaktır.
Bu gerekçeler ışığında alacağı 3. kişi rehniyle temin edilen alacaklının alacağının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi borçlu ve rehin veren 3.kisinin kanunun 303. Maddesi çerçevesinde hareket etmesi gerekecektir.
Somut olayda … AŞ ve … taşınmazları üzerine talep eden şirket lehine ipotek tesis edildiğinden bu ipoteklerle teminat altına alınan alacaklının nisapta adi alacak olarak göz önünde bulundurulması gerekirken yanılgılı gerekçeyle nisap dışında tutulması doğru olmamıştır.”
Kanaatimizce zikredilen karar isabetsizdir. Kurucu ortaklarımızdan Doç. Dr. Ersin Erdoğan’ın, Prof. Dr. Oğuz Atalay ve Prof. Dr. Murat Atalı ile birlikte kaleme aldığı ”Üçüncü Kişi Rehniyle Güvence Altına Alınmış Olan Alacakların Borçlunun Konkordato Nisabında Dikkate Alınıp Alınamayacağı Meselesi” başlıklı makalede (https://blog.lexpera.com.tr/ucuncu-kisi-rehniyle-guvence-altina-alinmis-olan-alacaklarin-borclunun-konkordato-nisabinda-dikkate-alinip-alinamayacagi-meselesi/) üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinle güvence altına alınan alacakların, şu gerekçelerle konkordato nisabında dikkate alınamayacağı sonucuna varılmıştır:
- 7101 sayılı Kanunla, konkordatonun tasdiki açısından, bütün alacaklar açısından teminat gösterme koşulu kaldırılmıştır. Dolayısıyla, değişiklik öncesi aksi yöne ileri sürülen görüşlerin dayanağı olan, üçüncü kişinin rücu alacağının teminatsız kalacağı düşüncesinin, artık pozitif temeli bulunmamaktadır.
- 7101 sayılı Kanun ile yapılan, adi alacaklılar ile rehinli alacaklıların birbirinden ayrılmasıdır. Konkordato projesinin kabulü, esas itibariyle adi alacaklılara -projeden etkilenecek alacaklılara- bırakılmış ve bu kabul, tasdik şartı olarak da aranmıştır. Rehinli alacaklılarla müzakere ise, ilk defa 7101 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile Kanunun 308/h maddesinde ayrıca düzenlenmiştir. Üçüncü kişiye ait bir malın rehniyle güvence altına alınmış olan bir alacağı (ve alacaklıyı) hem İİK m. 302 hükmü anlamında adi alacaklar için söz konusu olan konkordato projesinin oylamasına dahil etmek, ama diğer taraftan da bu alacağı rehinli alacak olarak kabul edip onu İİK m. 308/h, III hükmünde rehinli alacakların yapılandırılması için öngörülen 2/3 şeklindeki nisaba dahil etmek açık bir çelişki ve tutarsızlık olur.
- Konkordato nisabının belirlenmesi açısından, kanun koyucunun esas aldığı ölçüt, rehinli alacaklının (velev ki üçüncü kişi tarafından rehin tesis edilmiş olsun) konkordato nisabında dikkate alınmasına manidir. Zira kanun koyucu konkordato projesinin kabulü için aranan nisabı düzenlediği 302. maddesinde oy hakkı bulunan alacaklıları, konkordato projesinden etkilenip etkilenmemeye göre belirlemiştir. Dolayısıyla konkordato tasdik edilse de edilmese de, alacağına ne oranda ve hangi sürede kavuşacağı anlamında, konkordato projesinden hiçbir şekilde etkilenmeyecek olan bir rehinli alacaklının (rehinli malın mülkiyeti üçüncü kişiye ait olduğunda da bu durum değişmediğine göre), söz konusu projenin oylamasına katılmasını haklı gösteren bir durum yoktur.
- Kanunun hem 302. maddesinin dördüncü fıkrasının hem de 308/h maddesinin lafzı, alacağı üçüncü kişi tarafından rehinle temin edilmiş alacaklının konkordato nisabına dahil edilmesine manidir. Kanun koyucu, rehin hakkının kimin tarafından (borçlu veya üçüncü bir kişi) tesis edildiği konusunda bir ayrım yapmamıştır. Bilakis, Kanunun 302. maddesinde oylamaya katılacak olanlar açıkça sayılırken, alacağının rehinle karşılanamayan kısmı için rehinli alacaklıdan söz edildiği halde; diğer bir ifadeyle, kanun koyucu bu kadar ayrıntı ve özel (çoğunlukla istisnai) durumu dahi dikkate almışken; uygulamada gerçekten çok sık rastlanan bir durum olan üçüncü şahıs rehnini unuttuğunu varsaymak, olsa olsa kanun koyucuya bühtân olur.
- Üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinli alacaklının, Kanunun 302. maddesi anlamında konkordato nisabında dikkate alınmaması, üçüncü kişi açısından ayrıca bir sakınca yaratmamaktadır.
Kararın zikredilen gerekçeleri karşıladığını söylemek mümkün görünmemektedir. Konuyla ilgili farklı görüşler bulunmakta ve bu durum uygulamada da çelişkili kararların çıkmasına neden olmaktadır. Zira bir yandan ‘’Alacağın konkordato borçlusu dışındaki bir üçüncü kişiye ait mal üzerindeki rehinle teminat altına alınmış olması halinde söz konusu alacak “konkordato bakımından” adi alacak niteliğindedir, nisaba dahil edilecektir ve bu alacağın alacaklısının konkordato müzakerelerine katılarak oy kullanma hakkı bulunmaktadır.’’ görüşü savunulurken, diğer yandan adi alacaklıların alacaklarına nasıl ve hangi sürede kavuşacaklarının belirleneceği bir oylamaya, oylama sonucundan (olumlu yahut olumsuz) asla ve hiçbir şekilde etkilenmeyecek olan rehinli alacaklının, hangi haklı gerekçelerle katılacağı ve alacaklarının kaderi bu oylamanın sonucuna bağlı olan adi alacaklıların hukuki durumunu etkileme imkanına sahip olacağı sorusu cevapsız kalmaktadır.
Kanaatimizce, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin son kararı ile alacağı üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinle güvence altına alınan alacaklının, konkordatoda rehinli alacaklı sayılıp sayılmayacağına ilişkin yeniden bir belirsizlik ortaya çıkmıştır. Bu tür bir kabulün, Bankalar ile gerçekleştirilen yeniden yapılandırma anlaşmalarını sekteye uğratması da kuvvetle muhtemel olarak değerlendirilmektedir.