Anayasa Mahkemesi, bugün (23.05.2023) Resmi Gazete’de yayınlanan Çetin Akboğa Başvurusu kararında, kısmî dava ve zamanaşımının kesilmesine yönelik, Türk medenî yargılama hukuku açısından oldukça önem taşıyan değerlendirmeler yapmıştır.
Günay Erdoğan Avukatlık Bürosu kurucu ortaklarından Av. Doç. Dr. Ersin ERDOĞAN‘ın bu karara dair değerlendirmelerini içeren bilgi notu, ilgilenenler için aşağıdadır;
Anayasa Mahkemesi, bugün (23.05.2023) Resmi Gazete’de yayınlanan Çetin Akboğa Başvurusu kararında,kısmî dava ve zamanaşımının kesilmesine yönelik, Türk medenî yargılama hukuku açısından oldukça önem taşıyan
değerlendirmeler yapmıştır.
Başvuruya konu olayda, iş kazasına dayalı tazminat davaları açılmış; asıl dava 1086 sayılı Kanun döneminde “kısmî dava” olarak ikame edilmiş, ek dava ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu döneminde, “belirsiz alacak davası” olarak açılmış ve her iki dava birleştirilmiştir. Davacının yaklaşık 9 yıl sonra alınan bilirkişi raporu üzerine talebini artırması (ıslah etmesi olarak değerlendirilmiş) üzerine ilk derece mahkemesince tam kabul kararı verilmesine rağmen, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından karar kaldırılarak, ıslah tarihi itibariyle artırılan miktarlar açısından alacağın zamanaşımına uğradığı belirtilmiştir.
Yüksek Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yargı v. Türkiye kararına da atıf yaparak, özellikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu öncesi dönemde açılan kısmî davalar açısından, davanın açıldığı sırada
davacıdan alacak miktarının tam olarak belirleyebilmesinin mümkün olmadığı, teknik inceleme ve bilirkişi raporuna ihtiyaç duyulan hallerde, raporun gecikmesinde kusuru olmayan davacı açısından zamanaşımı süresinin geçtiğinin belirtilmesinin, mahkemeye erişim hakkının ihlali olacağı ifade
edilmiştir.
Çetin Akboğa Başvurusu kararının, ülkemizde belirsiz alacak davasına sıklıkla başvurulmasının gerekçesi olarak ifade edilebilecek “alacağın zamanaşımına uğraması” çekincesini bertaraf edebilecek nitelikte önemli bir karar olduğu ifade edilmelidir. Gerçekten maddî hukuku düzenleyen kanunlarımızda yer alan kısa zamanaşımı süreleri, kısmî dava açılması halinde davacıların ciddi hak kayıplarına uğramasına neden olmaktadır. Özellikle belirsiz alacak davasına ilişkin hükümlerin yürürlüğe girmesi sonrasında, bu çekincenin bertaraf edildiği, alacağını belirleyemeyecek olan davacının, zamanaşımı ve yüksek yargılama gideri endişe olmaksızın dava açabileceğine de işaret etmek gerekir. Bu bakımdan, söz konusu kararın, belirsiz alacak davasının yürürlükte olduğu dönemde, buna rağmen kısmî dava açan davacılar açısından da etkili olup olmayacağı, benzer bir yorumun yapılıp yapılmayacağı tartışılmalıdır.
Bu noktada kısmî davada, alacağın tamamı açısından zamanaşımın kesildiğinin kabul edilebilmesine yönelik ortaklarımızdan Ersin Erdoğan’ın da yazarları arasında bulunduğu görüş için bkz. Atalı, Murat/Ermenek,
İbrahim/Erdoğan, Ersin, Medenî Usûl Hukuku, Ankara 2022, s. 380.