İş Uyuşmazlıkları Açısından Menfi Tespit Davasının Dava Şartı Arabuluculuk Kapsamında Olmadığı Hakkında Yargıtay Kararı

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2021 /2740 E., 2021/6513 K. ve 18.03.2021 tarihli kararında iş uyuşmazlıkları açısından menfi tespit davasının dava şartı olarak arabuluculuk kapsamında olmadığına karar verdi. Yüksek Mahkeme, İcra İflas Kanunun 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davasının, iş uyuşmazlıkları açısından parasal bir mahkumiyeti içeren eda davası niteliğinde alacak ya da tazminatı konu almadığından dava şartı arabulucuğun uygulama alanı dışında kalacağını belirtti.

Davacının iş sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle verilen teminatın iadesi ile bu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine, kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmesi tahsil ettiği davada davalı davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk derece mahkemesi, işbu davayı dava şartı yokluğu nedeniyle reddetmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi ise ilk derece mahkemesinin verdiği kararın yasal ve hukuksal gerekçeleri ile dayanağı maddi delillere ve bu delillerin takdirinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle HMK m. 353/1-d.1 hükmü gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

Yargıtay bu uyuşmazlıkla ilgili yaptığı incelemede menfi tespit davasını “Davalı-alacaklı tarafından var olduğu savunulan bir hukuki ilişkinin var olmadığının tespiti için davacı-borçlu tarafından açılan dava’’ şeklinde tanımlamıştır. Yargıtay’a göre borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilir. Ayrıca borçlu açtığı davada, maddi hukuk temelli çeşitli nedenlere dayanarak borçlu olmadığının tespitini isteyebilir.

Yargıtay, menfi tespit davasında zorunlu arabulucuya başvurulmasının dava şartı olup olmadığı gerekmediği konusunda değerlendirmeler yapmıştır. 

“…Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, işçilik alacaklarına ilişkin davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır.

“İcra İflas Kanunun 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası, parasal bir mahkumiyeti içeren eda davası niteliğinde alacak ya da tazminatı konu almadığından dava şartı arabulucuğun uygulama alanı dışında kalır.”

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, davacı işçi tarafından davalı işverene işi bırakmaması amacıyla 95.000 TL bedelli teminat senedi verildiği iddia edilen somut olayda, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında işçi işveren arasındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanan menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığına ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığına hükmetmiştir.

“…İşçi işveren arasındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanan menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı kabul edilmelidir. Aksi düşüncenin kabulü, kanun metninin zorlamayla da olsa genişletici bir yorumlanmasına ve davacının mahkemeye erişim hakkının önlenmesine neden olacaktır. Bu nedenle işçi işveren arasındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanan menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı kabul edilerek işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.”

Sosyal Medyada Paylaş: