A- 15.10.2020 TARİHİNDE GÖRÜŞÜLEN KONULAR
1. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde tespit edilen muvazaa ya da geçersizliğin yeni ihale dönemi için de geçerli olup olamayacağı:
Her dönem için geçersizlik veya muvazaa olgusu; her bir sözleşme, şartname hükümleri ile dosya kapsamına göre değerlendirilir.
2. Temyiz başvurusunda temyiz harcı yerine istinaf harcının alındığının anlaşılması halinde harç tamamlatma gerekip gerekmediği:
Temyiz talebi yerine istinaf talebinde bulunulmuş olması kanun yoluna başvuru şartını sağlar. Ancak harcın temyiz harcı yerine daha az olan istinaf harcı olarak yatırılması halinde, HMK’nın 366. maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344. maddesine göre işlem yapılmak üzere harç tamamlatma (DET) işlemi uygulanır.
Müşterek müteselsil sorumlu birden fazla davalı olduğunda, davalılardan her birinin başvurma harcı ve nispi temyiz harçlarını yatırıp yatırmadığı kontrol edilir. Eksiklik halinde (harç tamamlama için müzekkere) DET işlemi uygulanır.
3. Diyanet Vakfı Hastanesinin kamuya devri ile ilgili Kanun uyarınca devlet memurluğuna geçirilenlerin kullandırılmayan yıllık ücretli izin haklarına ilişkin yasal düzenlemenin ve bu konuda Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yaptığı başvurunun reddedilmesi:
Anayasa Mahkemesi kararı gereği “yıllık izin ücreti talep edilemez” şeklinde oyçokluğuyla görüş ortaya konuldu.
4. Yargılama sonucu tespit edilen ücretin bordoda tahakkuku bulunan fazla çalışmaya etkisi (düşük ücretten tahakkuk)
İmzalı bordrolarda fazla çalışma, hafta tatili çalışması veya ulusal bayram ve genel tatil çalışması tahakkukları varsa ve bordro ücretinin gerçeği yansıtmadığı yargılama ile belirlendiğinde, dönem dışlaması yerine mahsup işlemi uygulanır. Hesaplama imzalı bordrodan anlaşılan çalışma saatleri veya gün sayısına göre ve gerçek ücretten yapılır, bordroda yer alan ödeme tutarları mahsup edilir.
İşçinin temel ücretinin bölünerek fazla çalışma, hafta tatili çalışması veya ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarını da kapsar şekilde belirlendiği hileli bordrolarda; yapılan ödeme sadece temel ücreti ilgilendirdiğinden, dönem dışlaması veya mahsup işlemleri uygulanmaz.
5. Süresinde cevap dilekçesi vermeyen davalının ıslahla zamanaşımı definde bulunup bulunamayacağı:
Cevap dilekçesi verilmemişse, olmayan bir işlemin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olamayacağından, cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla zamanaşımı definin ileri sürülemeyeceği oyçokluğuyla kabul edildi. Ancak cevap dilekçesi vermeyen işveren, ıslah yoluyla dava konusu miktarların arttırılması üzerine usulüne uygun olarak arttırılan kısım için zamanaşımı defini ileri sürebilir.
6. Dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası veya kısmi dava olduğuna yönelik açıklama bulunmayan ve dava değeri 50-100-1000 TL gibi gösterilen davaların belirsiz alacak davası olarak açıldığına ilişki iddiaların dinlenip dinlenemeyeceği:
Belirsiz alacak davası alacaklıya zamanaşımı ve faiz başlangıcı noktasında imkanlar sağlayan istisnai bir dava türü olup, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkça yazılı olması veya HMK 107. maddesine dayanıldığının belirtilmesi gerekir. Alacağın belirsiz olduğunun dava dilekçesinde açıklanması bu noktada önemsizdir. Zira alacak belirsiz ise alacaklının kısmi dava veya belirsiz alacak davası açma hakkı vardır. Dava dilekçesinde “belirsiz alacak davası” açıldığı yazılı değilse veya HMK’nın 107. maddesine dayanılmamışsa, dava konusu miktarların 50-100-1000 TL gibi gösterilmesi halinde davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilmelidir. Sonradan alacaklı tarafın davayı belirsiz alacak davası olarak nitelemesi sonuca etkili değildir.
7. Davadan feragat halinde, ilk derece mahkemesi tarafından bu konuda karar verilmek üzere bozma kararı mı yoksa iade kararı mı verileceği:
HMK’nın 310. maddesine 7251 sayılı Kanunla eklenen 3. fıkraya göre; davadan feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay inceleme yapmaksızın dosyayı ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye iade eder. Bozma kararı yerine ilgili madde kapsamında iade kararı verilecektir.
8. İstinaf süresinde olmadığı halde süreden red yerine esastan karar verildiğinde, Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyizinde bu husus resen gözetilir mi?
İstinafa başvuru süresi geçtiği halde bölge adliye mahkemesi esasa dair bir karar vermişse ve bu karar temyiz edildiğinde; bu husus açık temyiz konusu olmasa da HMK’nın 369, maddesine göre resen inceleme yapılır.
9. Objektif nedenler olmadığı halde belirli süreli olarak yapılan sözleşmeye dayalı olarak işçinin bakiye süre ücreti talebinde işveren sözleşmenin belirsiz süreli olduğunu savunmadığında (hakkın kötüye kullanımı yok) mahkeme resen objektif neden bulunmadığını gözetebilir mi?
Sözleşmenin belirli süreli olduğunu işveren ileri süremeyeceği gibi, işçinin belirli süreli sözleşmeye güvenerek açmış olduğu davada talepte bulunması halinde mahkeme resen objektif neden denetimi yapamaz.
B- YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNDE 05.11.2020 TARİHİNDE GÖRÜŞÜLEN KONULAR
1. Usulsüz kredi kullandırıldığı iddialarına dayalı olarak bankanın işçi hakkında açtığı tazminat davasında borcun aciz vesikasına bağlanmasının aranıp aranmayacağı:
İşçinin kredi verme işleminin, üçüncü kişilerle ortak hareket etmek suretiyle menfaat teminine yönelik olarak haksız fiil olarak icrası halinde aciz vesikası aranmaksızın kredi borçluları ile birlikte müştereken müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilir. Ancak işçinin doğrudan veya dolaylı menfaat temini olmaksızın, yeterli teminat almadan veya eksik araştırma sonucu tahsis ettiği krediler sebebiyle sorumlu tutulabilmesi için kredi borçluları hakkında usulüne uygun takiplerin yapılması ve icra takibinin aciz vesikasına bağlanması gerekir.
2. Aynı işveren nezdinde aralıklı çalışmalarda ilk dönem hak kazanılan kıdem tazminatının kısmen veya tamamen ödenmesinde mahsup veya dönem dışlaması:
Aralıklı çalışmalarda ilk dönem için tam olarak kıdem tazminatı ödemesi yapılmışsa önceki dönemin tasfiye edildiği ve aynı dönem için iki kez kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden ikinci dönem çalışmasında tasfiye edilen sürenin dikkate alınamayacağı kabul edilmiştir.
Önceki dönem için fesih tarihindeki ücret ve ekleriyle birlikte yapılan hesaba göre kıdem tazminatı hiç ödenmemiş veya eksik ödenmişse, çalışma döneminin tasfiyesinden söz edilemez. İşçinin zamanaşımı defi süresi içinde yeniden işe girerek aynı işveren nezdinde işe başlaması ve kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde iş ilişkisinin sonlanması halinde, 1475 sayılı Kanun’un 14/2. maddesi hükmü gereği her iki dönem birleştirilerek ve son dönem ücretiyle hesaplamaya gidilir. Daha önce ödenen kıdem tazminatı yasal faiziyle birlikte mahsup edilir.
C-YARGITAY 9.HUKUK DAIRESINDE 04.01.2021 TARİHİNDE GÖRÜŞÜLEN KONULAR
1.Fazla çalışma ücrete dahil edildiği durumlarda yıllık 270 saatin uygulanma sorunu; her durumda salt yıllık 270 saat denetimi yeterli midir? Özellikle işçinin bir yıldan az çalıştığı durumlarda aylık 22,5 saati veya haftalık 5.2 saati aşan çalışmalar varsa fazlası için hesaplama yapılması gerekmez mi?
Fazla çalışmanın kararlaştırılan ücrete dahil olduğu yönünde geçerli bir sözleşme hükmü olduğunda, ilk olarak fazla çalışmanın yıllık 270 saati geçip geçmediği denetimi yapılır. İşçi yıl içinde bazı dönemlere fazla çalışma yapmamış olsa dahi, her ay ödenen ücret içinde fazla çalışma ücreti yer aldığından fazla çalışma yapılan/ yapılmayan dönemler ayrımına gidilmeksizin yıllık 270 saati aşan fazla çalışma olup olmadığı araştırıldıktan sonra, yıllık bazda belirlenen fazla çalışmalar 270 saatten az ise fazla çalışma ücreti hesaplanmaz. Yıllık 270 saatin aşılması halinde haftalık bazda 5,2 saati için hesaplamaya gidilir.
İşçinin işyerindeki çalışması bir yıldan az ise yıllık 270 saat kriteri çalışılan ay sayısına göre azaltılarak belirlenir. Örneğin, Dairemiz, 2016/ 24268 E sayılı dosyasında, işçinin çalışma süresi 10 ay 18 gün, olup bu sürede ispatlanan fazla çalışma saat sayısı 184’dür. 270 saat x 10,6 ay/ 12 ay= 238,5 gün olup, davacı işçi çalışılan süreye göre de temel ücret içinde ödendiği varsayılan fazla çalışma süresini aşmamıştır. Bu nedenle fazla çalışma ücreti isteği reddedilmiştir.
2. Fazla çalışma ücrete dahildir kuralı, fazla sürelerle çalışmayı kapsar mı? Örneğin işyerinde haftalık 40 saat çalışma varsa ve fiilen 50 saat çalışma yapılmışsa, fazla çalışma ücrete dahildir denildiğinde, 45-50 arası çalışma karşılığı olan fazla çalışma ücretinin ödendiği mi kabul edilmeli? Yoksa 40-45 arası fazla sürelerle çalışma karşılığına mı sayılmalı? 40 saat çalışma kararlaştırılan işyerinde 45 saat çalışma yapılırsa ve sözleşmede yine fazla çalışma ücrete dahil denildiğinde, bu hüküm 5 saatlik fazla sürelerle çalışmayı karşılamaz mı?
Fazla çalışmanın ücrete dahil olduğu kuralı fazla sürelerle çalışma ücretini de kapsar. Bu durumda öncelikle fazla sürelerle çalışmanın temel ücret içinde ödendiği varsayılır. 5.2 saati aşan fazla sürelerle çalışma veya fazla çalışma varsa hesaplanarak ödenir.
3. İşçi “özel nedenlerle” istifa etmiş, kışa sürede açtığı davada ödemeyen ücretler fazla ç vs. dayalı olarak haklı feshe dayanılabilir mi?
Özel nedenlerle istifa sonradan haklı feshe dönüştürülemez. “Görülen lüzum üzerine” istifada ise dilekçenin genel bir içerik taşıdığı, sonradan kısa süre içinde haklı fesih nedenine dayanılabileceği kabul edildi.
4. İşçi haklı fesih nedenini değiştirebilir mi? Örneğin prim ödenmemesi sebebiyle iş sözleşmesinin feshettiğini bildirdiğinde, prim alacağı olmadığı ancak fazla çalışma ücretinin varlığı belirlendiğinde feshi haklı olarak değerlendirilebilir mi?
İşçinin haklı feshinde fesih sebebiyle bağlı olduğu kabul edilmelidir. Örneğin işverenin şeref ve namusa dokunan sözler sarf ettiğine dayalı fesihte, fesih sebebi ödenmeyen işçilik alacakları olarak değiştirilemez. İşçinin ücret alacaklarının ödenmediğinden söz edilerek haklı fesih bildiriminde bulunması halinde, ücret kavramı geniş anlamda değerlendirilir ve temel ücret dışında ücretin eklerini ve fazla çalışma hafta tatili ile genel tatil gibi alacakları kapsar. Fesih bildiriminde fazla çalışma ücretinin ödenmemesine dayanılmışsa, ödenmeyen fazla çalışma ücreti veya hafta tatili ücretinin tespiti halinde fesih haklı olarak değerlendirilebilir. Ancak fazla çalışma ücretinin ödenmediğine dayalı fesih, bayram ve genel tatil ücretine kadar genişletilemez. Başka bir ifadeyle fazla çalışma ücretine dayalı haklı fesihte bayram ve genel tatil ücretinin ödenmediği anlaşılırsa fesih haklı sayılmaz. Prim/ikramiye vb. ödenmediğine dayalı haklı fesihlerde, fesih bildiriminde geçen nedenlerin dışında bir haklı fesih nedeni kabul edilmez.
5. Kıdem tazminatı yabancı para üzerinden kabul edilemez mi? (Tavan kontrolü yapıldıktan sonra)
Fesih tarihindeki tavan kontrolü yapılmak kaydıyla kıdem tazminatı yabancı para üzerinden hesaplanarak hüküm altına alınabilir.
6. Taksi şoförü işçi günlük hasılatın sabit bir kısmını işverene veriyor ve kalan kazancı işçinin ücretini oluşturuyorsa, işçi fazla çalışma ücretine hak kazanamaz mı? Yoksa zamsız kısmının ücret ödeme sistemine göre karşılandığı hesabın %50 zam kısmına göre yapılacağı sonucuna varılabilir mi?
İşverene günlük olarak sabit bir ücret verilmesi şeklindeki çalışma biçiminde aradaki ilişkinin hasılat kirasına dayanabileceği çoğunlukla kabul gördü. İş ilişkisi olarak kabul edildiğinde ise işverene sabit ücret verildiği işçinin günlük hasılattan kendi ücretini aldığı alması sebebiyle çalışma saatlerini kendisinin belirlediği ve fazla çalışma ücreti talep edemeyeceği, oy çokluğuyla kabul edildi.
7. İmzalı makbuz veya belgelerde işçiye yapılan ödemelerin miktarı yazılı ise ödemenin banka hesabına yapılmaması sebebiyle belgelerin geçerliliğinden söz edilebilir mi?
Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde öngörülen bankaya ödeme zorunluluğunun ibra belgeleri için gerektiği ancak ifaya dair makbuz, bordro vs. ödemelerinde bankaya ödeme şartının bulunmadığı kabul edildi. Miktar içeren makbuz bordro karşılığının işçiye ödendiğini gösteren belgeler geçerli olun isçilik alacaklarından mahsup edilir. İşçinin bu belgelere karşı irade fesadı iddiasını ileri sürmesi mümkündür. Hata veya hile ile imzalatıldığı, ödeneceği vaadiyle imzaladığı şeklinde iddialar varsa tanık delili ve diğer her türlü deliller ispatı gerekir. İrade fesadı iddiası varsa tüm delillerle birlikte işverenin ödemeyi defter ve kayıtlarına yansıtıp yansıtmadığı da değerlendirilir.
İbraname şeklinde düzenlenen belgelerde miktar yazılı olsa dahi Kanun gereği bankaya ödeme olmadığı sürece makbuz etkisinden söz edilemez
8. İstinaf sonrası temyiz incelemesinde sınır:
a. İstinafa gelmeyen taraf Bölge Adliye Mahkemesince verilen Başvurunun Esastan Reddi kararına karşı temyiz ettiğinde, usulü müktesep hak olur mu?
Usulü müktesep hak olur. İstinaf kanun yoluna başvurmayan taraf Başvurunun Esastan Reddi kararı üzerine temyiz edemez. Bölge Adliye Mahkemesi yeni bir karar verdiğinde, yeni kararın aleyhe hususlarını istinafa başvurmayan taraf temyiz edebilir.
b. İstinafa cevapta, karşı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddini isteyen taraf temyiz ettiğinde durum nedir?
İstinafa gelmeyen ve ayrıca diğer tarafın istinafının reddini savunan taraf, Başvurunun Esastan Reddi kararını temyiz edemez.
c. İstinafa sadece süre tutumla gelen veya gerekçeli istinafı vermeyen taraf, istinafın kamu düzeni ile yaptığı sınırlı inceleme sonucu Başvurunun Esastan Reddi kararına karşı temyiz ettiğinde inceleme kamu düzeni ve kanuna açık aykırılıkla sınırlı mı yapılmalıdır?
İstinafa getirilmeyen konular dahi temyize getirildiğinde değerlendirilebilir. HMK 369 gereği temyiz sebepleri ile bağlı olunmadığından kanuna açık aykırılık halleri incelenebilir.
d. İstinafa süre tutum ile başvurunun ardından gerekçeli istinaf dilekçesi süresinden sonra verilmişse, istinaf incelemesi kamu düzeni ile sınırlı yapılamayacağından verilen karara karşı temyiz incelemesi kamu düzeni ve kanuna açık aykırıkla sınırlı mı yapılmalıdır?
İstinafa getirilmeyen konular dahi temyize getirildiğinde değerlendirilebilir. HMK 369 gereği temyiz sebepleri ile bağlı olunmadığından kanuna açık aykırılık halleri incelenebilir.
e. Gerekçeli istinaf dilekçesi süresinde verilmediği gerekçesiyle sadece kamu düzeni ile sınırlı inceleme yaptığını belirten istinaf mahkemesi kararına karşı temyizde “gerekçeli istinafın süresinde verildiği” itirazı geldiğinde ve gerçekten gerekçeli istinaf başvurusu süresinde ise, bozma kararı verilerek, gerekçeli istinaf nedenlerinin değerlendirilmesi için Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmeli mi, yoksa istinaf sebeplerini Yargıtay mı değerlendirmelidir?
Bozma kararı verilerek süresinde verilen gerekçeli istinaf sebeplerinin Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenmesi sağlanır.
f. İstinaftan sonra temyizde kesinlik sınırı bakımından, alacaklar reddedilmiş, davacı temyiz etmiş ve alacak miktarı hiç hesaplanmamışsa, kesinlik sınırı neye göre belirlenir?
Davacı temyizi açısından kesinlik sınırının tayini bakımından herhangi bir hesaplama yapılmadığında, kural olarak temyiz hakkının varlığı kabul edilmelidir. Ancak davacının iddia ettiği ücret ve çalışma süresine göre dahi talep ettiği işçilik alacaklarının temyiz kesinlik sınırı altında kalacağı açıkça anlaşılıyorsa, bu husus kararda belirtilerek kesinlikten redde dair karar verilir.
g. Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtay tarafından bozulması ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi üzerine bozmaya uyularak verilen karara karşı kanun yolu sadece temyiz olduğundan, temyiz kesinlik sınırı mı yoksa istinaf kesinlik sınırı mı uygulanır?
Bozma sonrası verilen karara karşı istinaf kanun yolu öngörülmemiş, doğrudan temyiz yolu kabul edilmiştir. İlk derece kararının kesinlik sınırı uygulanarak temyiz hakkının varlığı kabul edilmelidir. İstinaftan gelen dosyalar için öngörülen kesinlik sınırı ilk derece mahkemesi için uygulanmaz. 2021 yılı itibarıyla ilk derece kesinlik sınırı 5880 TL ve istinaf kararlarına karşı temyiz sınırı 78630 TL’dir. Bu durumda bozma sonrasında ilk derecenin kararlarına karşı kabul veya reddedilen kısımların 2021 itibarıyla 5880 TL’yi aşması halinde temyiz edilebileceği kabul edilmelidir.